29 Kasım 2009 Pazar

Bahis uyarı sistemi: Asyalı şirketlere çare yok!





Robert Hoyzer skandalından hemen sonra Alman Futbol Federasyonu (DFB) bahis uyarı sistemi adı altında özel bir bilgisayar programını devreye soktu. Ancak bu sistemin ortaya çıkan son skandal sonrası yeterince başarılı olmadığı ortaya çıktı.




26 kasım 2005'de Londra'da özel bir bahis firmasının çalışanı bir alarm verdi. Kendi geliştirdiği bir bahis uyarı programı bilgisayarında Almanya'da Kaiserslautern-Hannover maçında Asya bahis firmalarında Lautern'in açık farklı yenilgisi üzerine büyük paralar yatırıldığını ve oranların düştüğünün uyarısını veriyordu.
Daha sonra anlaşıldı ki, William Bee Wah Lim adında biri Kaiserslautern yenilgisine 2.8 milyon euro yatırmış ve tam 2.2 milyon euro kazanmıştı. Lim 2 yıl sonra Frankfurt eyalet mahkemesince manipilasyon yaptığı gerekçesi ile 2,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kaiserslautern'in Hannover karşısında aldığı 5-1'lik yenilgi ise mahkemede söz konusu edilmedi.




Buradan da anlaşıldı ki Alman Futbol Federasyonu'nun uyguladığı erken uyarı sistemi İngiliz bahisçinin sistemi kadar güvenli değil. Çünkü, Almanlar için çalışan İsviçre firması Sportradar,  dünyanın her yerindeki yüzlerce çalışanı ile çok güvenli bir sistem ile hizmet verdiğini söylese de, Almanya 2009 yılında yeni bir skandalla çalkalanıyordu.



UEFA'nın yaptığı açıklamaya göre yapılan her 10 manipilasyon girişiminin 9'u Asya üzerinden yapılmakta. UEFA'ya göre Asya'da bahis piyasası o kadar kontrolden çıkmış durumda ki, bu firmaların büyük bir çoğunluğu lisanssız şekilde bu işi yapıyor. Bu illegal piyasa problemini Sportradar Genel Müdürü ve Bwin kurucularından Carsten Koerl'de kabullenmekte.

Erken uyarı sistemi için bir başka problem de, canlı bahisler. Çünkü canlı bahislerde yapılan manipilasyonlarda erken uyarı sistemi uyarıyı verdiğinde iş işten geçmiş oluyor. Çünkü, o anda o kadar çok data transferi oluyor ki, sistem bunu kontrolde çok zorlanıyor.



                                                  Canlı bahis

Bwin tarafından 2001 yılında geliştirilen erken uyarı sistemi Betradar, spor müsabakalarına yapılan olağan dışı
bahisleri bildirmesi için geliştirilmişti. 2005 yılındaki Hoyzer skandalından bu yana Almanya Futbol Federasyonu ve UEFA'da bu sistemi kullanmaya başladılar. Erken uyarı sistemi bazı olaylarda gerekli uyarıları gerçekten de yaptı. Sportradar Genel Müdürü Carsten Coerl, "son aylarda bazı müsabakalar dikkatimizi çekti. Ancak bunların şu anki soruşturma ile ilgileri yok. Bu uyarısını aldığımız müsabakalar Almanya dışında idi" şeklinde bir açıklama yaptı.

Almanya Futbol Federasyonu Başkanı Theo Zwanziger yıllık 200.000 euroya mal olan bu sistemi henüz devreden çıkarmayı düşünmüyor. Başkan, "bu sistem işe yaramaz demek istemiyorum. Ama neden uyarı alamadığımızı da araştırmak zorundayız" şeklindeki demeci ile sistemi sorgular bir tutum içine girdiklerini gösterdi. Sportradar Genel Müdürü Koerl ise, başka opsiyonları da olduğunu ve sistemi geliştirmek için sürekli çalışmalar yaptıklarını belirtti.

Geçtiğimiz günlerde 'Garanti Galibiyet' adlı kitabın yazarı Kanadalı Declan Hill, Alman Rheinische Post gazetesine verdiği mülakatta, yetkililere bu işin çözümünün bahis mafyasına stadyumlardan bilgi veren muhbirlerin tespiti ve statlardan uzaklaştırılması olduğunu söylerken önemli bir noktaya parmak basıyordu. Hill, bu muhbirlerin genç takım maçlarında bile görüldüğünü, canlı bahisler için Asya'daki firmalara bilgi ulaştırdıklarını sözlerine ekledi.


               Kanadalı Declan Hill: Garanti Galibiyet kitabının yazarı

Sonuç: Futbol başta olmak üzere bütün dünyada bir çok spora, hatta köpek yarışlarına bile bahis yapılıyor. Önemli olan bu işin zevk alma boyutlarının dışına çıkmaması. Ancak tarih boyunca çok paranın olduğu her yerde illegalite ve mafya olmuştur. Önemli olan şey, bu usulsüzlüklerin, sahtekarlıkların üzerine korkusuzca gidebilmek ve insanların spor zevkini baltalayıp her müsabaka öncesi acaba sorusunu sordurmamak. Türkiye'de de yetkili ve ilgili kurumlar mutlaka 'sıfır tolerans' ilkesi ile bu işin üzerine gitmelidir.


27 Kasım 2009 Cuma

Ne münasebet!



Yok canım, hayatta inanmam. Ükemizde şike falan olmaz. Futbolun kalbi kırılır. Dört yanımız delikanlı portresi. Bizim maçların cümlesi meşru zeminde oynanır. Futbolcularımız adalet hukukuyla giyer formalarını. Yöneticilerimiz eşsizdir.


***

Haddini bilsin Alman savcı! Bu şike masallarını ülkemizi karalamak için çıkartıyorlar. Neymiş, Kocaeli-Hacettepe maçı şikeymiş. 110 bin euro yatıran iki Hırvat Hacettepe'nin ikinci yarıda 4 gol yiyeceğini şıp diye bilmiş. O iki Hırvat, sorgularında Hacettepe'nin hangi ülkenin takımı olduklarını bilemediyse, bizim suçumuz ne?

***

Şike mi? Ne münasebet! Biz tertemiz bir ülkeyiz. Açılmış bir şike dosyasını bizden kolay kapatan ülke, yeryüzünde yok. Arada sahtekarlıklar oluyor, hepsi o kadar. Ayrıca yönetici abiler, cezalı sporcunun üzerine, sakat sporcunun formasını giydirmişse suç mu? Sağlam forma, sağlam vücutta bulunur. Yok canım asla olmaz. Bizdeki yiğit federasyon başkanı kimde var? Adamın sadece yemek masalarındaki kadehlerde parmak izi var. Şikeye izin verir mi? Mahmut Özgener'deki kulak kimde var? Bu gazeteci ordusu, bu televizyon şefleri, hangi federasyon başkanına bu denli hizmet etmiş? Bir pozisyon için ayağa kalkanlar, şike için ayağa kalkmaz mıydı sanıyorsunuz? Ne o, yoksa susuyorlarsa bir sebebi mi var?

***

Yok canım! Medyada bu çete sistemi varken, şeytanlar yavrularını emzirirken. Kim izin verir şikeye. Herkes sözünü geri alsın! Bizde şike söylentileri asla itibar görmez. Biz kendimizi biliriz. Altından kanalizasyon geçse de. Bizim yollarımızın üstü pırıl pırıldır.

***

Bizim bir Futbol Federasyonu Başkanımız var ki. Sormayın gitsin! Gitsin ama adam hâlâ duruyor.




26 Kasım 2009 Perşembe

Masalsı kariyer sona eriyor, Kaiser sahneden çekiliyor!














Franz Beckenbauer. Nam-ı diğer Kaiser Franz. Libero kavramının yaratıcısı. Dünya futbolunun gelmiş geçmiş en kariyerli futbol adamı. Alman futbolunun dünyadaki 1 numaralı örnek temsilcisi. Her dakikası, hatta saniyesi futbolla yoğurulmuş bir yaşam. 1959 yılında Bayern Münih'te 14 yaşında başlayan ve tam anlamı ile masalsı ögeler taşıyan müthiş bir kariyer, 64 yaşında Bayern Münih Başkanı olarak sona eriyor ve Kaiser sahneden çekiliyor. 27 Kasım cuma günü yapılacak kongrede başkanlık görevini Uli Hoeness'e devredecek olan Beckenbauer'i artık sadece sosyal ortamlarda ve televizyonda yorum yaparken göreceğiz.
Futbol adamlığının yanında medya ve reklam dünyasının da gözdesi olmuştur Franz Beckenbauer. Televizyon yorumculuğu ve gazete yazarlığının yanında, Almanya dışında da gösterilen sayısız uluslar arası reklam filminde oynayan Kaiser, 1966 yılında plak yapmış, söylediği parça listelerde 31. sıraya kadar yükselmişti.
Engelliler, yardıma muhtaçlar ve elinde olmadan zor duruma düşen insanlara yardım amaçlı kendi adını taşıyan bir vakıf da kuran Beckenbauer, sıklıkla amatör futbol takımlarına da yardım kampanyalarına katıldı. Futbola ve spora büyük hizmetlerde bulundu.

Dünya futboluna, Pele, Maradona, Cruyff, Platini, ve bir çok yıldız geldi geçti futbol dünyasından. Ancak bu futbol adamlarından hiç biri Beckenbauer gibi bu kadar çok platformda yer alamadı ve başarı sağlayamadı. Bu  anlamda Franz Beckenbauer gerçekten de dünyanın gelmiş geçmiş en kariyerli ve örnek futbol adamı olarak tarihe adını yazdırdı. Onu izlemiş ve futboluna, kişiliğine her zaman hayran olmuş biri olarak kendimi şanslı addediyorum.

Güle Güle Herr Kaiser.


                                          İlk şampiyonluk

İşte Kaiser Franz'ın başarılarla dolu resim albümü gibi kariyeri.

Futbolculuk kariyeri:
1974 Dünya Şampiyonluğu
1966 Dünya İkinciliği
1970 Dünya Üçüncülüğü
1972 Avrupa Şampiyonluğu
1976 Avrupa İkinciliği
1976 Dünya Kulüpler Şampiyonluğu
1974-1975-1976 Şampiyon Kulüpler Şampiyonluğu
1967 Kupa Galipleri Kupası Şampiyonu
1982 UEFA Kupası ikincisi
1969-1972-1973-1974'de Bayern Münih ile Bundesliga Şampiyonluğu
1982 Hamburg ile Bundesliga Şampiyonluğu
1966-1967-1969-1971 Almanya Kupası Şampiyonluğu
1977-1978-1980 Cosmos ile Kuzey Amerika Ligi Şampiyonluğu
103 kez milli, 14 gol
427 kez Bayern Münih forması giydi. 60 gol attı
132 kez Cosmos forması giydi 21 gol attı
28 kez Hamburg forması giydi, gol atamadı


İlk Şampiyon Kulüpler Kupası


                          1974 Dünya Kupası Kaiser'in ellerinde


Teknik direktörlük kariyeri
1990 Dünya Şampiyonluğu
1986 Dünya İkinciliği
1996 Bayern Münih ile UEFA Kupası Şampiyonluğu
1994 Bayern Münih ile Bundesliga Şampiyonluğu


                      Teknik direktör olarak Dünya Kupası sevinci
                  
Yöneticilik görevleri:
Bayern Münih Başkanlığı
Futbol Federasyonu 2. Başkanlığı
Bayern Münih AG Şirketi Denetleme Kurulu Başkanlığı
2006 Dünya Kupası Organizasyon Komitesi Başkanlığı


Genç Franz basına poz veriyor


Franz savunmada aksiyonda


               Go-kart sürmek Franz'ın eğlencelerinden biri idi

                        
                 Sayısız şampiyonluk turlarından birincisinde


Bir başka efsane futbolcu Günter Netzer ile bir Mönchengladbach maçı öncesi seremonide


                 1972 Avrupa Şampiyonu Kaiser Franzlı Almanya


          Asi kişiliği ile tanınan Paul Breitner ile 'Oktoberfest'te


                                            Der Libero!


Milli takımda yıllarca yan yana oynadığı Berti Vogts ile bir lig maçı öncesinde


                1976 yılında 4. kez seçildiği yılın futbolcusu ödül töreninde


            Kulüp ürünleri satışları Franz ve arkadaşları ile başladı


        ABD'de New York Cosmos forması ile Cheerleader kızlar arasında


                  Kısa durak Hamburg'ta Leverkusen'e karşı


             Dünya Kupası ile Frankfurt Belediye Binası balkonunda



                Teknik direktör olarak da Bundesliga şampiyonu


                 Bayern Münih Başkanı Franz Beckenbauer


          2006 Dünya Kupası Organizasyon Komitesi Başkanı Franz Beckenbauer


Ülkesinde düzenlenen 2006 Dünya Kupası'nı İtalya'ya vermeden hemen önce

25 Kasım 2009 Çarşamba

Rijkaard'tan mucize beklemeyin!








İşte Galatasaray resmi internet sitesi galatasaray.org'da yer alan bu başlıkla başta Galatasaray taraftarları olmak üzere futbol severler heyecanlanmışlardı. Ancak Avrupa futbolunu yakından izleyen ve Rijkaard'ı squad olarak takip eden arkadaşları olan biri olarak haziran ayında Fotomaç'ta aşağıda okuyacağınız yazıyı kaleme almıştım. Şimdilerde Rijkaard eleştirilmeye başlandı. Ancak Rijkaard'ın eleştirildiği konular benim ve benim gibi düşünenler için pek de sürpriz olmadı.

Rijkaard’tan Derwall mucizesi beklemeyin


Galatasaray’ın yeni teknik direktörü Frank Rijkaard futbol dünyasına gerçek anlamda damga vurmuş efsane isimlerden biri olarak Türkiye’ye geliyor. Futbolculuk yaşamında İtalya’nın AC Milan takımında kariyerinin doruk noktasına ulaşan Rijkaard, antrenörlük hayatının doruk noktasına ise sadece kiralık olarak 11 maç oynadığı İspanya’da, Barcelona ile ulaştı. İşte Rijkaard’ın Barça hikayesi.



Cruyff önerdi

Rijkaard’ın büyük başarılar elde ettiği Barcelona’da, 2003 yılında Joan Laporta başkan seçilmeden önce çalkantılı bir dönem yaşanmış ve takım sürekli teknik direktör değiştirir hale gelmişti. Öyle ki, 2000-2003 yılları arasında Barça’da tam 5 teknik direktör görev yaptı. Bu dönemde başkanlığı Joan Gaspart yürütüyordu. Onun ayrılmasının ardından 2003’deki seçimlere kadar kısa bir dönem Enric Reyna Martinez de başkanlık koltuğunda oturdu.
Barcelona’da bu kaos dönemi nedeni ile herkes kulübünün iki kez teknik direktörlüğünü yaptıktan sonra danışman olarak görev yapan Johan Cruyff’un başkan olmasını istiyordu. Ancak o buna karşı çıkarak Barcelona’nın başkanının bir yabancı değil, Katalan olması gerektiğini vurguladı ve görevi kabul etmedi. Bunun üzerine adaylığını koyan Laporta, seçimleri kazanarak başkan oldu. Göreve gelir gelmez de Cruyff’un ilk tavsiyesi ile Frank Rijkaard’ı göreve getirdi. Yardımcılığına ise yine Cruyff’un önerisi ile daha önce hep birinci adam olarak çalışmış Hollandalı Henk Ten Cate getirildi. Sportif direktörlük pozisyonu da bir Basklı olan eski futbolculardan Txiki Begiristain’a verildi.
Rijkaard Barcelona öncesinde Sparta Rotterdam’da başarısız bir dönem geçirmişti ama, bunda takımın kötülüğü de rol oynamıştı. Johan Cruyff’un Rijkaard’ı tavsiye etmesinin nedeni, onun Milan’da yıllarca Sacci’nin yönetiminde orta sahanın savunma yönünü de iyi öğrenip çok başarılı şekilde oynamış olmasıydı. Çünkü Barcelona’da savunma, orta sahanın savunma zafiyeti yüzünden aksıyordu. Yardımcı Henk Ten Cate’nin getirilmesindeki amaç ise, çok disiplinli olan bu teknik adamın, yumuşak mizaçlı Rijkaard’ın yanında ‘kötü polisi’ oynaması düşüncesiydi. Cruyff onun çok iyi bir ikinci adam olacağına inanıyordu.

Rüştü lisan kurbanı

2003 yılında Barcelona’da seçimlere hazırlanan La Porta taraftarlara 2002 Dünya Kupası’nda Türkiye’nin kalesini korumuş olan Rüştü’yü getireceği sözünü vermişti. Ancak Johan Cruyff, Rüştü’nün getirilmesine karşıydı. Buna rağmen La Porta bunun bir seçim sözü olduğunu söyleyerek Rüştü’yü transfer etti. Fakat Rüştü Barcelona’da bekleneni veremedi. Frank Rijkaard, lisan problemi nedeni ile Rüştü yerine Valdez’i tercih etmeye başladı. Türk kalecinin gönderiliş nedeni oynadığı kötü maçlardan ziyade bir türlü lisan öğrenememesi oldu.

Barça 4-3-3 oynuyordu

Türkiye’de her ne kadar Frank Rijkaard geldikten sonra Barcelona’nın 4-3-3 oynamaya başladığı söylense de, Barcelona 1971-1975 yılları arasında görev yapan efsane Hollandalı teknik adam Rinus Michels’den bu yana 4-3-3 oynayan bir takımdı. Hollanda ekolünden gelen Cruyff’un danışmanlığındaki Barça’nın da Rijkaard ile 4-3-3’ten başka bir sistemle oynaması düşünülemezdi ve Katalan takımı bu şekilde oynamaya devam etti. Başta futbol ve sonuçlar kötüydü. Hatta Hollandalı teknik adam bu sistemi bir adım daha ileri götürüp 3-4-3 oynamayı bile denediyse de bunda başarılı olamayınca 6 ay sonra yine 4-3-3’e dönmek zorunda kaldı, çünkü elinde üçlü defans oynayacak adamlar bulunmuyordu. Daha sonra güzel futbol ve başarı gelmeye başladı.


Genç futbolcu efsanesi

Galatasaray’a geldikten sonra Rijkaard’ın genç futbolculara önem verdiği ve Barcelona’da da bir çok genç futbolcuyu takıma kazandırdığı yazıldı. Oysa ki Barça’da tüm transferleri Begiristain ile başkan yardımcısı Rosell ikilisi yapmaktaydı ve takıma kazandırılan tüm gençler bu ikili tarafından alınmıştı. Rijkaard’a ise onları oynatmak kalıyordu. Şu an takımın yıldızları olan Xavi ve İniesta ise Rijkaard zamanında da kadrodaydılar, ancak ilk yıllarda takımda sürekli yer alamıyorlardı.



Disiplini sağlayamadı

Frank Rijkaard’ın Barcelona’daki en büyük zaafı, Ronaldinho ve Deco’nun başı çektiği disiplinsiz futbolcuları kontrol altına alamaması ve bunlara her şeye rağmen sürekli şans vermesiydi. Kötü polis Henk Ten Cate ilk üç yıl sonunda ayrılmıştı ve esas film ondan sonra koptu. Özellikle gece alemine dalan Ronaldinho son zamanlarda takımın içinde tam bir disiplinsizlik kaynağıydı ve antrenmanlara sarhoş bile geliyordu. Rijkaard egosu çok yüksek bu oyuncuları bir türlü yönetemiyordu. Takımın bir diğer yıldızı olan Eto’o da bu oyunculara gösterilen toleransa isyan etmiş ve Rijkaard’a ‘kötü yürekli adam’ yakıştırmasını yaparken, onun adam kayırarak diğer tüm futbolculara haksızlık yaptığını söylemişti. Stoijkov’dan bu yana takımda disiplin sorunu yaşanmayan Barça’da La Porta ve Begiristain bu durumdan çok rahatsızdılar ve Ronaldinho’nun sürekli beraber gezdiği Messi’ye de zarar vermesinden korkuyorlardı. 2008 yılında artık işler iyice sarpa sarıp Rijkaard görevden ayrılınca, Begiristain ilk iş olarak Ronaldinho ve Deco’yu göndererek takımı yine Hollanda ekolü altında yetişmiş Guardiola’ya emanet etti. Disiplin yeniden sağlandı. Takımın oyundaki liderleri artık Xavi’yle ile İniesta idiler. Böylece Barcelona’da başarının yolu yeniden açılmış oldu.

Sonuç

Frank Rijkaard elbetteki Galatasaray’da başarılı olabilir. Çünkü dünya futbolunda Hollanda ekolünün ayrı bir yeri vardır. Hollandalı ilk olarak güzel futbola bakar, sonuca değil. Onlar için maçın güzel ve gollü geçmesi, seyircilerin zevk alması ilk plandadır. Pislik yapmayı hiç düşünmezler. Kafaları sadece futboldadır. Skor ise bunun sonucunda ortaya çıkan bir yan olgudur. Bu bağlamda Galatasaray kesin olarak çok güzel maçlar oynayacaktır. Ancak yenilgiyi de tattığı bir çok maç da olacaktır. Skorun her zaman ön planda tutulduğu Türkiye’de Rijkaard’a kötü sonuçlar olduğunda ne kadar tahammül edilir, bu benim için bir soru işareti. Bir diğer soru işareti de, Rijkaard’ın disiplin konusunda yaşadığı zaaflar. Geçen yıl disiplinsizliğin hüküm sürdüğü takımda Rijkaard’ın disiplinden taviz vermemesi başarı açısından çok önemli olacak. Bir diğer çekincem ise, Hollandalı’nın sürekli olarak eski öğrencilerinin transferinin gündeme gelmesi. Oysa, iyi bir antrenör sürekli yeni futbolcu araştırır. Rijkaard’ın sadece eski öğrencilerinin adının geçtiği bir ortamda, Hollandalı teknik adamın son 1 yıldır yan gelip yattığı ve başka hiçbir futbolcuyu araştırmadığı sonucunu mu çıkarmalıyız, bilemiyorum. Bunu da bizlere zaman gösterecek.
Frank Rijkaard’ın başarılı olması sadece Galatasaray’a değil ülke futboluna da büyük katkı sağlayacaktır. Ama ondan bir ‘Derwall’ devrimi beklemek sadece hayalden öteye gitmez… 







24 Kasım 2009 Salı

Uli Hoeness: Bir dönemin sonu




Uli Hoeness. Bayern Münih Menajeri. 57 yaşında. Tam 39 yıldır Bayern Münih Kulübü'nde. 18 yaşında geldiği Bayern Münih'de altın bir futbol çağı yaşadı. Hem kulübü hem de milli takımı ile çok büyük başarılarda onun da büyük payı vardı. Ancak ağır bir diz sakatlığı yaşayarak 27 yaşında futbolu bırakmak zorunda kalmasının ardından, Almanya'nın en genç menajeri olarak kulübünde göreve başladı. Yaptığı başarılı çalışmalar ile Bayern'i Almanya'nın ve dünyanın dev kulüplerinden biri haline getirdi. Hoeness, 27 kasım 2009 cuma günü uzun yıllar sürdürdüğü menajerlik görevini bırakıyor. Ancak, çok daha önemli bir görevi üstlenmek için.
Uli Hoeness, cuma günü yapılacak olan kongrede Bayern Münih'te başkanlık görevinden ayrılacak olan bir diğer efsane kişilik Franz Beckenbauer'den görevi devralarak Bayern Münih Kulübü başkanlığını üstlenecek. Aynı zamanda başarılı da bir iş adamı olan ve Nürnberg'de bir sucuk, sosis fabrikası bulunan Hoeness, bundan sonra kulübünü Beckenbauer'in yaptığı gibi sosyal ortamlarda daha çok temsil edecek, günlük futbol işinden biraz olsun uzaklaşacak.
Hoeness, 1979 yılında göreve geldiğinde Bayern Münih'in 12 milyon mark cirosu ve 7 milyon mark borcu vardı. Bu gün ise Bayern Münih yüz milyonlarca euro cirosu olan ve çok büyük sponsorluk gelirleri elde eden Avrupa'nın en büyük 5 kulübünden biri. Hoeness ve Rummenigge son olarak Bayern Münih AG'nin % 9.5 hissesini Audi firmasına satarak 80 milyon euro daha kasasına koydu. İşte bütün bu gelişmenin ardındaki isimlerin başında Uli Hoenes gelmekte. O da bu başarılarının ödülünü başkanlık gibi bir çok değerli makama ulaşarak almış olacak.

İşte karşınızda resimlerle Uli Hoeness'in hikayesi.


           Uli Hoeness 18 yaşında milli takıma seçiliyor


                    Bayern Münih'le ilk şampiyonluk


              Efsane Bayern Münih kadrosu. Kimler yok ki


                        Müller ve Hoeness Şampiyon Kulüpler Kupası ile


                      1974 Dünya Kupası final maçı


 Efsane Hoca Helmut Schön ile yaşanan şampiyonluk sevinci


1976 Avrupa Şampiyonası Finali. Hoeness'in kaçırdığı penaltı kupayı Çekoslovakya'ya getiriyor.


Hoeness 78-79 yılında Nürnberg'te kiralık oynadı. Bayern karşısında Breitner ile mücadelede.


Hoeness'in menajer olarak ilk maçı. Başkan Willie Hoffmann ile Darmstadt deplasmanında


Hoeness Bayern Münih binasındaki çalışma odasında, görevi devraldıktan hemen sonra


Hoeness, 1982 yılında düşen pervaneli küçük bir uçağın içinden kurtulan tek kişi idi.


         Bundesliga'da kutlanan sayısız şampiyonluktan biri


   Yine bir şampiyonluk sonrası Franz Beckenbauer ile, şampiyonluk tepsisi ellerinde


Sucuk, sosis fabrikası sahibi Hoeness, mangalda



Şampiyonlar Ligi kupası ile Münih Belediye binasında


Halef-Selef