28 Aralık 2009 Pazartesi

Vidalı kramponu kim buldu?





Almanya'da herkes filmlere konu olan Bern mucizesini bilir, ancak Blumenthal mucizesinden habersizdir. Herkes Adi Dassler'i tanır, ama Alexander Salot adı hakkında hiç bir fikri yoktur. İşte burada şu konu ile bağlantı kurmak ve sormak gerekiyor. Vidalı futbol ayakkabısını yani hepimizin orijinal adı ile andığı 'vidalı kramponu' icat eden kim? 



                                               Adi Dassler


Bütün dünyada vidalı futbol ayakkabılarının mucidi olarak hep Adidas'ın kurucusu Adi Dassler bilinir. 1954 Dünya Kupası Almanya tarafından kazanıldığında, Alman Milli Takımı'nın vidalı Adidas futbol ayakkabıları bunda büyük pay sahibi olmuştu. Bu ayakkabı mucizesini yaratan kişi ise Bremen'in Rosenthal adlı kasabasında yaşayan ayakkabı ustası Alexander Salot idi. Slot, bir anlamda Rosenthal mucizesini yaratmıştı.



                        Vidalı krapmponun mucudi Alexander Salot


1954 Dünya Kupası'dan yıllar önce Salot, bu ayakkabıyı icat etmiş ve bundan tam 60 yıl önce, yani 1949 yılında patentini almıştı. Hatta, atölyesinde küçük bir seri üretim yapan Salot'un ayakkabıları ile kasabanın takımı Blumenthaler SV, eyalet liginde 3 yıl üst üste şampiyon olmuştu. Daha sonra Adidas ayakkabıların seri üretim hakkını aldı ve 'vidalı krampon efsanesi' başlamış oldu. O tarihten bu yana Adidas futbol ayakkabıları milyonlarca satarak Adidas efsanesini de yaratmış oldu.




















Vida değişimini sağlayan anahtar



               Adidas'ın vidalı kramponları ile elde edilen 1954 Dünya Kupası filmlere konu oldu

Kramponu kim buldu?

21 Aralık 2009 Pazartesi

Bundesliga'da ilk yarıda seyirci ortalamaları yine zirve yaptı!






Almanya'da her zaman için çok yerleşik bir seyir kültürü vardır. İnsanlar 'bugün şehrimizde bir spor müsabakası var gidip izleyelim' mantığıyla o müsabakaya gider tribünleri doldururlar. Tabii ki dünyanın en çok ilgi çeken sporlarının başında gelen futbolda da tribünlerin dolmaması düşünülemez. Bundesliga'da bu bağlamda yıllardır Avrupa'nın en çok seyirci çeken ligi olma özelliğini sürdürmekte. Liglerin ilk yarılarının sona erdiği şu günlerde, Avrupa'nın 5 büyük liginin seyirci ortalamalarını sizler için araştırdım.
Almanya'da tam 11 takım % 90'ın üzerinde ortalama ile oynarken 2 takım da % 89 ortalama ile oynuyor. Örneğin Bayern Münih, Hertha Berlin ile oynadığı maçta tam 100. kez üst üste 69.000 seyirciye (% 100) oynadı. 19 aralık 1909'da kurulan ve Freiburg maçı öncesinde 100. yıl kutlamalarının finalini yapan Dortmund ise yıllardır orta sıra takımı olmasına karşın, 75.000 seyirci ortalamasının altına düşmüyor.



Almanya'dan sonra en çok seyirci toplayan lig, doğal olarak İngiltere Premier Lig. İngiliz takımlarının da 11'i en az % 90 kapasite ile oynuyor ve oran olarak Premier Lig, Bundesliga'nın 90,6-89,8 önünde. Ancak İngiltere'de takım sayısının 20 maç sayısının 38 olmasına karşın, 4 maç daha az oynanan Bundesliga'da ilk yarıda 6.546.133 seyirci tribünlere gelirken, İngiltere'de bu sayı 5.971.684'de kaldı.



İspanya La Liga'da % 90'nın üzerine çıkan sadece 3 takım var. Ülke ortalamasını ise Barcelona ve Real Madrid dev statlarıyla yükseltiyorlar. İspanya'da 35 bin ortalama üzerine çıkan takım sayısı 6.
Son yıllarda seyirci kaybeden İtalya'da % 90 ortalamasını geçen bir takım yok. Oran ortalaması en yükseğe ulaşan takım, % 85 ile Juventus. Seyirci sayı ortalaması en yüksek takım ise maç başına 53.305 ortalamayla oynayan İnter.



Fransa, her konuda olduğu gibi seyirci sayı ve ortalamasında da 5. sırada yer alıyor. Fransa 'da ilginç bir şekilde Boulogne takımının seyirci ortalaması % 165,9 olarak ortaya çıkıyor. Ancak resmi tribün kapasitesi 7300 olan Boulogne'nin stadyumu yapılan eklerle 12 bin ortalama seyirci alabiliyor. Diğer takımlar arasında oran bazında en yüksek ortalama  % 87 ile Lyon'da. Ancak maç başına seyirci ortalaması en yüksek takım, 48.620 ile Marsilya.
Turkcell Süper Lig'in seyirci sayılarını ve ortalamaları nerede derseniz, size vereceğim cevap, boşuna beklemeyin hiç bir zaman gerçek rakamları öğrenemezsiniz olacaktır. Şaka bir yana, gerçekten de başta İstanbul'un 3 büyük takımı dahil hiç bir stadyumda gerçek anlamda ne kadar seyirci girip çıkıyor tespit etmek mümkün değil. Çünkü kombineler ve maç bazında satılan biletler ile maç başına ne kadar seyirci stada girmiş, hiç bir zaman resmi olarak açıklanmıyor. Bu konuda sağlıklı hiç bir veri yok.


7 Aralık 2009 Pazartesi

Almanya'dan bir hakem-kulüp hikayesi!






Turkcell Super Lig'de ilk yarı sonuna doğru gelindikçe, hakem tartışmaları yine yoğunlaşmaya başladı. Bu hafta hem Fenerbahçe hem de Galatasaray hakemlerden hiç memnun kalmadılar.  Bu durum her yıl olduğu gibi lig sonuna kadar devam edecektir. Bazı hakemler yine istenmeyen adam ilan edilecek, maçlara verilmemeleri için federasyona baskılar yapılacaktır. Artık bunları kanıksadık. Olacakları üç aşağı beş yukarı kestirebiliyoruz.
Ben burada sizlere Bundesliga'dan bir hakem hikayesi anlatmak istiyorum. Söz konusu hakem ve kulübü zaten hepiniz çok yakından tanıyorsunuz.



2000-2001 sezonu finali Bundesliga tarihinin en dramatik sezon sonlarından biri olmuştu. Bayern Münih son haftaya Schalke 04'ün 3 puan önünde girmişti. Schalke ancak averajla şampiyon olma şansına sahipti. Lacivert-beyazlılar sahasında küme düşmeme mücadelesi veren Unterhaching ile oynarken, Bayern Münih hiç bir iddiası olmayan Hamburg ile deplasmanda oynayacaktı. Schalke, o zamanlar maçlarını oynadığı Gelsenkirchen Park Stadı'nda rakibini 5-3 yenmiş ve karşılaşma çok fazla uzamamıştı. Futbolcular sahanın ortasında omuz omuza vererek toplanmış, tribündekilerle birlikte Bayern-Hamburg maçının son dakikalarını dev ekrandan izliyorlardı. İşte tam o sırada Bayern Münih beraberlikle götürdüğü maçın 90. dakikasında Barbarez'in kafasından yediği golle 1-0 yenik duruma düşünce Park Stadı'nda yer yerinden oynadı. Schalke bu durumda averajla şampiyon oluyordu, ki en son şampiyonluğunu 1958'de yaşamış, yeni Bundesliga'da hiç şampiyon olamamıştı.


                             Schalke İdari Direktörü Peter Peters

Hamburg-Bayern maçının hakemi Almanya'nın en önemli hakemlerinden biri olan Markus Merk'ti. Uzatma dakikalarında Merk, Hamburg ceza sahasının hemen ön tarafından tartışmalı bir endirekt serbest atışa hükmetti. Park Stadı'nda nefesler tutuşmuştu. (O sırada Almanya'da olduğum için ben de TV başında nefesimi tutmuştum). Topun başında Bayernli 2 futbolcu vardı. Bunlardan biri İsveçli Patrik Andersson'du. Şimdi kim olduğunu anımsayamadığım diğer futbolcu Andersson'un önüne topu hafifçe yuvarladı. Andersson da çok sert ve yerden bir şut çıkardı ve top Hamburg kalecisi Schober'in müdahalesine fırsat kalmadan ağlarla kucaklaştı. Bayernli futbolcular ve Münihli taraftarla bir yumak haline gelirken, diğer yanda Park Stadı'nda ölüm sessizliği hakimdi ve herkes donmuş kalmıştı. Binlerce insan ağlıyordu. Markus Merk'in Hamburg'ta bitiş düdüğünü çalmasıyla Schalke'nin özlediği şampiyonluk avucunun içinden uçup gitmişti.



İşte bu maçta Markus Merk'in verdiği tartışmalı endirekt serbest vuruş kararı Schalke taraftarını çileden çıkarttı. Markus Merk ölüm tehditleri almaya başladı. Almanya Futbol Federasyonu DFB Markus Merk'e bu nedenle Schalke maçı vermemeye başladı. Bu durum yıllar boyu sürdü. Hatta Schalke Kulübü İdari Diretörü Peter Peters 2007 yılında kendisi ile yaptığım röportajda bu konuya açıklık getirerek Schalke'nin uzun zamandan bu yana Markus Merk'in Schalke maçlarını yönetmesini istediklerini ama Alman hekemin bunu reddettiğini söyledi. Çünkü Markus Merk de kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyor, Schalke taraftarının bu tutumunu affetmiyordu. Gerçekten de Markus Merk tam 7,5 yıl boyunca tek bir Schalke maçı yönetmeden hakemliği bıraktı.



Almanya gibi futbol kültürü çok gelişmiş bir ülkede dahi bu tip durumlarla karşılaşılabiliyor. Ancak bunlar yine de istisna. Hakemlerden sıklıkla şikayet olsa da bu tip davranışlara artık rastlanmıyor. Bizde de kısa bir süre önce Fenerbahçe kulübü Selçuk Dereli tarafından mahkemeye verildi. Bu durumda en iyi karar Selçuk Dereli'ye bir daha Fenerbahçe maçı vermemek olacaktır. Çünkü bu noktaya gelmiş bir sürtüşme hem hakem açısından hem de kulüp açısından çok sağlıklı bir zemin oluşturamaz. Önemli olan karşılıklı olarak işin bu noktalara varmamasını sağlamak için gerekli hassasiyeti herkesin göstermesidir.






1 Aralık 2009 Salı

2010 Dünya Kupası biletleri 3. periyot satışları 5 aralıkta başlayacak


Yeni yıla girmemize sadece 1 ay kaldı. 2010 yılına girmemizle birlikte artık her 2010 deyişimizde aklımıza Dünya Kupası'da gelecek. 11 haziranda başlayıp 11 temmuzda bitecek bu büyük futbol şöleninin başlamasına tam 191 gün kaldı. Şampiyonayı milyarlarca insan televizyonları başında izlerken şanslı yüz binler ise yerinde izleme olanağı elde edecekler. Tabii ki Dünya Kupası'nı yerinde izlemek isteyenlerin de ellerinde biletlerinin olması gerekiyor. Biletlere ise maç günleri gişelerde sahip olmak artık geçmişte kalan güzel bir anı. Biletlere FİFA'nın bilet satış organizasyonları ile sahip olunabiliyor.



Dünya Kupası boyunca yaklaşık 1,5 milyon bilet serbest satışa sunulacak. Fiyatlar 16 ile 716 euro arasında değişiyor. Bunlardan 570.000'i  Dünya Kupası'na katılan ülkelerin taraftarları için o ülkelere gönderilecek. Her ülke 89.600 bilet alma hakkına sahip. 344.000 bilete ise FIFA'nın yetkilendirdiği dünyadaki çeşitli bilet satış acenteleri ile seyahat acenteleri sahip. Dünya Kupası organizasyonuna büyük paralar ödeyen sponsorlar 550.000 bilet elde edecekler. 380.000 bilet ev sahibi konuk ağırlama (VIP paketi) organizasyonuna, 66.000 ise TV yayın hakkına sahip kuruluşlara dağıtılacak.



FİFA, ilk 2 satış periyotunu tamamladı. 20 şubat 2009-15 nisan 2009 ile 4 mayıs 2009-20 kasım 2009 tarihleri arasında ilk satışlar yapıldı. İlk 2 periyotta FIFA'nın resmi İnternet sayfasından 740.000 bilet satışa sunuldu. Buradaki kıstas, ilk başvuran alır mantığı üzerine oturtuldu. 4 ayrı kategoride satış yapıldı. Ayrıca takımların maçlarına seri satışlar da gerçekleştirildi.
5 aralık cumartesi günü 3. periyot satışlar başlıyor. Burada satışlar daha ilginç bir hal alacak. Çünkü 1 gün önce grup kuraları çekilmiş olacağından bilet talebinde bulunmak isteyenler artık hangi maça gitmek istediğini belirleme şansına da sahip. Burada da ilk periyotta olduğu gibi FIFA İnternet sayfasından verilen siparişler değerlendirmeye alınacak. Eğer talep edilen takım yada maçlarda sunulan bilet sayısından daha fazla başvuru gelirse, bilet alma hakkına sahip olacaklar kura ile belirlenecek. Kura çekilişinin tarihi ise 1 şubat 2010.



4. periyot bilet satış periyotu ise 9 şubat-7 nisan tarihleri arasında gerçekleşecek. Bu tarihler arasında doğal olarak biletlerin genel durumu daha netleşmiş olacak. Bu dönemde yapılan başvurular eldeki biletlerin sayısına göre cevaplandırılacak. Eğer sunulan sayının üzerinde talep gelirse önce başvuranlardan başlayarak bilet dağıtımı yapılacak.
FIFA 5. periyot bilet satışlarını Son Dakika (Las Minute) olarak adlandırıyor. Bu biletler 15 nisanda satışa sunulacak ve 11 temmuzdaki finale kadar elde kalan bilet durumuna göre taleplere cevap verilecek. Burada kıstas yine "daha erken başvuran alır" çerçevesinde olacak.
Türkiye'de de Dünya Kupası biletlerini elde etmek mümkün. Taksim'de bulunan ve her türlü spor müsabakasına bilet organizasyonu yapan WTS seyahat acentesi, FIFA'nın resmi acentesi sıfatını da taşıyor. Bunun için yapmanız gereken www.wts.com.tr adresine tıklamanız.