25 Kasım 2009 Çarşamba

Rijkaard'tan mucize beklemeyin!








İşte Galatasaray resmi internet sitesi galatasaray.org'da yer alan bu başlıkla başta Galatasaray taraftarları olmak üzere futbol severler heyecanlanmışlardı. Ancak Avrupa futbolunu yakından izleyen ve Rijkaard'ı squad olarak takip eden arkadaşları olan biri olarak haziran ayında Fotomaç'ta aşağıda okuyacağınız yazıyı kaleme almıştım. Şimdilerde Rijkaard eleştirilmeye başlandı. Ancak Rijkaard'ın eleştirildiği konular benim ve benim gibi düşünenler için pek de sürpriz olmadı.

Rijkaard’tan Derwall mucizesi beklemeyin


Galatasaray’ın yeni teknik direktörü Frank Rijkaard futbol dünyasına gerçek anlamda damga vurmuş efsane isimlerden biri olarak Türkiye’ye geliyor. Futbolculuk yaşamında İtalya’nın AC Milan takımında kariyerinin doruk noktasına ulaşan Rijkaard, antrenörlük hayatının doruk noktasına ise sadece kiralık olarak 11 maç oynadığı İspanya’da, Barcelona ile ulaştı. İşte Rijkaard’ın Barça hikayesi.



Cruyff önerdi

Rijkaard’ın büyük başarılar elde ettiği Barcelona’da, 2003 yılında Joan Laporta başkan seçilmeden önce çalkantılı bir dönem yaşanmış ve takım sürekli teknik direktör değiştirir hale gelmişti. Öyle ki, 2000-2003 yılları arasında Barça’da tam 5 teknik direktör görev yaptı. Bu dönemde başkanlığı Joan Gaspart yürütüyordu. Onun ayrılmasının ardından 2003’deki seçimlere kadar kısa bir dönem Enric Reyna Martinez de başkanlık koltuğunda oturdu.
Barcelona’da bu kaos dönemi nedeni ile herkes kulübünün iki kez teknik direktörlüğünü yaptıktan sonra danışman olarak görev yapan Johan Cruyff’un başkan olmasını istiyordu. Ancak o buna karşı çıkarak Barcelona’nın başkanının bir yabancı değil, Katalan olması gerektiğini vurguladı ve görevi kabul etmedi. Bunun üzerine adaylığını koyan Laporta, seçimleri kazanarak başkan oldu. Göreve gelir gelmez de Cruyff’un ilk tavsiyesi ile Frank Rijkaard’ı göreve getirdi. Yardımcılığına ise yine Cruyff’un önerisi ile daha önce hep birinci adam olarak çalışmış Hollandalı Henk Ten Cate getirildi. Sportif direktörlük pozisyonu da bir Basklı olan eski futbolculardan Txiki Begiristain’a verildi.
Rijkaard Barcelona öncesinde Sparta Rotterdam’da başarısız bir dönem geçirmişti ama, bunda takımın kötülüğü de rol oynamıştı. Johan Cruyff’un Rijkaard’ı tavsiye etmesinin nedeni, onun Milan’da yıllarca Sacci’nin yönetiminde orta sahanın savunma yönünü de iyi öğrenip çok başarılı şekilde oynamış olmasıydı. Çünkü Barcelona’da savunma, orta sahanın savunma zafiyeti yüzünden aksıyordu. Yardımcı Henk Ten Cate’nin getirilmesindeki amaç ise, çok disiplinli olan bu teknik adamın, yumuşak mizaçlı Rijkaard’ın yanında ‘kötü polisi’ oynaması düşüncesiydi. Cruyff onun çok iyi bir ikinci adam olacağına inanıyordu.

Rüştü lisan kurbanı

2003 yılında Barcelona’da seçimlere hazırlanan La Porta taraftarlara 2002 Dünya Kupası’nda Türkiye’nin kalesini korumuş olan Rüştü’yü getireceği sözünü vermişti. Ancak Johan Cruyff, Rüştü’nün getirilmesine karşıydı. Buna rağmen La Porta bunun bir seçim sözü olduğunu söyleyerek Rüştü’yü transfer etti. Fakat Rüştü Barcelona’da bekleneni veremedi. Frank Rijkaard, lisan problemi nedeni ile Rüştü yerine Valdez’i tercih etmeye başladı. Türk kalecinin gönderiliş nedeni oynadığı kötü maçlardan ziyade bir türlü lisan öğrenememesi oldu.

Barça 4-3-3 oynuyordu

Türkiye’de her ne kadar Frank Rijkaard geldikten sonra Barcelona’nın 4-3-3 oynamaya başladığı söylense de, Barcelona 1971-1975 yılları arasında görev yapan efsane Hollandalı teknik adam Rinus Michels’den bu yana 4-3-3 oynayan bir takımdı. Hollanda ekolünden gelen Cruyff’un danışmanlığındaki Barça’nın da Rijkaard ile 4-3-3’ten başka bir sistemle oynaması düşünülemezdi ve Katalan takımı bu şekilde oynamaya devam etti. Başta futbol ve sonuçlar kötüydü. Hatta Hollandalı teknik adam bu sistemi bir adım daha ileri götürüp 3-4-3 oynamayı bile denediyse de bunda başarılı olamayınca 6 ay sonra yine 4-3-3’e dönmek zorunda kaldı, çünkü elinde üçlü defans oynayacak adamlar bulunmuyordu. Daha sonra güzel futbol ve başarı gelmeye başladı.


Genç futbolcu efsanesi

Galatasaray’a geldikten sonra Rijkaard’ın genç futbolculara önem verdiği ve Barcelona’da da bir çok genç futbolcuyu takıma kazandırdığı yazıldı. Oysa ki Barça’da tüm transferleri Begiristain ile başkan yardımcısı Rosell ikilisi yapmaktaydı ve takıma kazandırılan tüm gençler bu ikili tarafından alınmıştı. Rijkaard’a ise onları oynatmak kalıyordu. Şu an takımın yıldızları olan Xavi ve İniesta ise Rijkaard zamanında da kadrodaydılar, ancak ilk yıllarda takımda sürekli yer alamıyorlardı.



Disiplini sağlayamadı

Frank Rijkaard’ın Barcelona’daki en büyük zaafı, Ronaldinho ve Deco’nun başı çektiği disiplinsiz futbolcuları kontrol altına alamaması ve bunlara her şeye rağmen sürekli şans vermesiydi. Kötü polis Henk Ten Cate ilk üç yıl sonunda ayrılmıştı ve esas film ondan sonra koptu. Özellikle gece alemine dalan Ronaldinho son zamanlarda takımın içinde tam bir disiplinsizlik kaynağıydı ve antrenmanlara sarhoş bile geliyordu. Rijkaard egosu çok yüksek bu oyuncuları bir türlü yönetemiyordu. Takımın bir diğer yıldızı olan Eto’o da bu oyunculara gösterilen toleransa isyan etmiş ve Rijkaard’a ‘kötü yürekli adam’ yakıştırmasını yaparken, onun adam kayırarak diğer tüm futbolculara haksızlık yaptığını söylemişti. Stoijkov’dan bu yana takımda disiplin sorunu yaşanmayan Barça’da La Porta ve Begiristain bu durumdan çok rahatsızdılar ve Ronaldinho’nun sürekli beraber gezdiği Messi’ye de zarar vermesinden korkuyorlardı. 2008 yılında artık işler iyice sarpa sarıp Rijkaard görevden ayrılınca, Begiristain ilk iş olarak Ronaldinho ve Deco’yu göndererek takımı yine Hollanda ekolü altında yetişmiş Guardiola’ya emanet etti. Disiplin yeniden sağlandı. Takımın oyundaki liderleri artık Xavi’yle ile İniesta idiler. Böylece Barcelona’da başarının yolu yeniden açılmış oldu.

Sonuç

Frank Rijkaard elbetteki Galatasaray’da başarılı olabilir. Çünkü dünya futbolunda Hollanda ekolünün ayrı bir yeri vardır. Hollandalı ilk olarak güzel futbola bakar, sonuca değil. Onlar için maçın güzel ve gollü geçmesi, seyircilerin zevk alması ilk plandadır. Pislik yapmayı hiç düşünmezler. Kafaları sadece futboldadır. Skor ise bunun sonucunda ortaya çıkan bir yan olgudur. Bu bağlamda Galatasaray kesin olarak çok güzel maçlar oynayacaktır. Ancak yenilgiyi de tattığı bir çok maç da olacaktır. Skorun her zaman ön planda tutulduğu Türkiye’de Rijkaard’a kötü sonuçlar olduğunda ne kadar tahammül edilir, bu benim için bir soru işareti. Bir diğer soru işareti de, Rijkaard’ın disiplin konusunda yaşadığı zaaflar. Geçen yıl disiplinsizliğin hüküm sürdüğü takımda Rijkaard’ın disiplinden taviz vermemesi başarı açısından çok önemli olacak. Bir diğer çekincem ise, Hollandalı’nın sürekli olarak eski öğrencilerinin transferinin gündeme gelmesi. Oysa, iyi bir antrenör sürekli yeni futbolcu araştırır. Rijkaard’ın sadece eski öğrencilerinin adının geçtiği bir ortamda, Hollandalı teknik adamın son 1 yıldır yan gelip yattığı ve başka hiçbir futbolcuyu araştırmadığı sonucunu mu çıkarmalıyız, bilemiyorum. Bunu da bizlere zaman gösterecek.
Frank Rijkaard’ın başarılı olması sadece Galatasaray’a değil ülke futboluna da büyük katkı sağlayacaktır. Ama ondan bir ‘Derwall’ devrimi beklemek sadece hayalden öteye gitmez… 







2 yorum:

  1. Sitenizde vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ederiz. Bahis Siteleri sitesini de ziyaret edebilirsiniz.

    YanıtlaSil
  2. Bahsedilen site cok iyi tebrik ederim bahis siteleri
    ngs bahis dogru bilgi herzaman huzur verir

    YanıtlaSil